Geçtiğimiz haftasonu Viyana yöresindeydik. Öğrenci dostu student agency'nin sarı otobüsleriyle 4 buçuk saatlik bir yolculuğun ardından Viyana'ya ulaştık. Otobüsten iner inmez kar yağmaya başladığında bir hayal kırıklığı oldu tabi.

Görülmesi gereken her şeyin listesini önceden yapmıştık ve ilk durak 400 yıllık pazar yeri oldu. Pazarda dolaşırken anında Barış Gümüş'lük yaparak acayip yerel bir yiyeceği tatmaya karar verdim. Tabi bunda arkadaşım Pelin'in Viyana gezisiyle ilgili fotoğraf albümünün etkisi de var. Yemeğimiz, etli hurma... Halk arasında, portakal soslu ördek, reçelli köfte, üzümlü çorba gibi lezzetlere olan sevgisiyle tanınan bendeniz, tabii ki de bu lezzeti es geçmeyecekti. Tek bir tane almak istediğimi söyledim vitrinin arkasındaki kadına. O da bana, 4 alana 1 bedava dedi. Ben de çok akıllı bir insan olduğum için fiyatına bakmadan tamam dedim. O küçücük kutunun 20 avro olduğunu öğrenmem beni derinden yaraladı doğrusu. Etli hurma benim bile hoşuma gitmedi sonuç olarak ama o kutu doğrudan çöpe gitti. Ben de diğer arkadaşlarım gibi döner yedim.

Kar şiddetini arttırdı biz hostelimizi bulmak üzere metroya indik. Prag metrosundaki kapı kapanma töreninden bahsetmiştim. İstanbul metrosunda kapılar bir sinyalden sonra kapanır. Viyana metrosu şu ana kadar gördüklerim arasında en ölümcül olanı sanırım. Kapılar bir sinyal ile aynı anda bam diye kapanıyor. Bir de çok sallanıyor, memleketimiz Prag metrosunu andık hep beraber. Prag da istediğimiz gibi bağırıp çağırırken, buradaki Türk nüfusunu dikkate alarak kendimizi kontrol etmeye çalıştık.

Hostel baya temizdi güzeldi, yerleştikten sonra kendimizi dışarı attık. Görülmesi gereken yerler listemizi takip ederek yürümeye başladık. Bütün gece kar topu savaşı yaptık, yerlerde yuvarlandık, barbar Türkler olduğumuz için birbirimize saldırdık. Şehrin bütün merkezi yerlerinden geçtik ama kimse ortalarda yoktu. Sonunda belediye binasına yaklaştığımızda büyük bir kalabalıkla karşılaştık. Devasa bir buz pisti disko gibi ışıklandırılmış, insanlar Daft Punk, ABBA falan çalarken buz pateni yapıyorlardı. Ben kendimden geçtim tabi. Denemek istedik ancak 1 saatlik kira ONDÖRTBUÇUK avro olduğundan izlemekle yetindik :) Memleketimiz Prag'da 3 saatliği 6 avroya denk gelen pistte kaymaya karar vererek ayrıldık.
Ertesi gün gündüz gözüyle gece karlar altında gördüğümüz yerlerden tekrar geçtik ancak geceki kadar etkilenmedik. Yine de ortak fikir Viyana'nın güzide bir şehir olduğuydu. Havalar ısındığında yine giderim belki.
Şu an çok hastayım grip oldum, hiç bu kadar bitkin düşmemiştim bir hastalıktan. Cumartesiye kadar iyi olmam gerekiyor. İyileşemesem, sonunda ölecek bile olsam, ve Stockholm haftasonu -10 dereceden daha sıcak olmayacak da olsa gezeceğim. Bu hastalık yüzünden buradaki belgesel film festivalinin bir kısmını kaçırıyorum. İyileş Barış, iyileş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder