
Bugün Cindy ve Renaud ile Prag'a trenle 1 saat uzaklıktaki Kutna Hora isimli şehre gittik. Prag dışında gördüğüm 5-6 şehirden sonra rahatlıkla Prag'ın diğer Çek şehirlerinden bambaşka olduğunu söyleyebiliriz. Ortada gelişmişlik düzeyi ve şehirleşme olarak ciddi farklar var. Pragdan ayrılırken haftalar sonra ilk defa 1 dakikadan fazla güneş görünmeye başladı, ve biz maalesef başka şehre gittiğimizden yine Prag'ı güneşli göremedik..

Kutna Hora, paket turlar içinde Prag yanında ekstra olarak katılınabilinen turlardan biri olarak sunuluyor bu yüzden Karlovy Vary kadar Türkler tarafından çok ziyaret edilen şehirlerden biri. Şehrin önemli yapılarında Türkçe açıklamalardan edinebiliyorsunuz. Kırk binden insan iskeletinden oluştuğu söylenen kilisenin bir köşesinde de yine insan kemiklerinden yapılma bir armada, bir Türk'ün gözünü oyan karga tasfiri var. Evet yine Türkler ! Baya gıcık olmuşlar zamanında bize :) Bir de kemiklerin piramit şeklinde yığıldığı 4 tane piramit var ki, düşününce ürperdim biraz. İnsan böyle bir şey yaparken neler hisseder ki.


Tren istasyonundan sonraki ilk durağımız olan iskeletli kiliseden sonra yemek yemek istedik ve restoran aradık. Yaklaşık 10 kadar yere girip geri çevrildik çünkü o sırada Çek-İsveç buz hokeyi maçı oynanıyordu ve garsonlar da izlediği için yemek servisi kapanmıştı. Daha önce bahsettim mi bilmiyorum, Çek Cumhuriyeti'nde buz hokeyi, futboldan daha önemli ve popüler bir spor. Maç sonunda 3-2 kazanmış olmanın mutluluğuyla garip sesler çıkaran Çek gördük bol bol. Sonra bu dükkanı bulduk. Mikili bu dükkanı restoran sanıp sevinmiştik ki, 'take away' bir fast food dükkanıymış. Yağmur devam ediyorken ve biz oldukça ıslanmışken en sonunda yemek servis eden bir restoran bulduk. Biz yemeğimizi yerken dışarıda güneş çıktı ve hava baya güzelleşti. Yemekte Fransız arkadaş, Türkiye'de kürdan olup olmadığını sordu. Ben tam haydaa başladık yine diye gülüp tabii ki var derken ardından "..Fransa'da yok da.." demez mi? Sonra neden güldüğümü açıkladım ben de. Sonra gezmeye devam ettik.

Şehirde kilise yoğunluğu yüksek. Eskiden büyük bir şehir olmuş olmasından kaynaklanıyor sanırım. Orta Avrupa'nın en eski kilisesi burada. Çekler gerçekten de Avrupa'nın tam ortasında kaldığı için 'Orta Avrupanın en..' deyimini seviyorlar sanırım. Cuma da 'Orta Avrupa'nın en büyük gece kulübü'ne gittik. Evet gerçekten büyük ama turist attraction'ı gibi bir şey, aşırı sıra oluyor ve giriş Prag'daki en pahalı giriş ücreti sanırım. (10 Tl) Kutna Hora'daki ki bol miktarda kilisenin yanında bir o kadar da iskelet ve iskelet tasfiri var. Bu adamlar baya acayipmiş zamanında. Önce düşündük neden hem bu kadar ateistler hem de bu kadar çok kilise var diye. Ben de ateizmin Prag bölgesinde 80% küsür olduğunu, Çek genelinde 50% kadar olduğunu söyledim. Bir de şöyle bir şey dikkatimi çekti. Çatısının tepesinde 2 çekiç olan bir kilise, komünist kiliseden başkası olamaz bence.

İtalyan avlusu denilen bir yere uğradık o sırada yağmur da iyice kontrolden çıktı. Biraz durulana kadar bir kafeye gitmeye karar verdik. Çek Cumhuriyeti'nde kafelerde seçenekler arasında genellikle Türk kahvesi bulunabiliyor. Turecka Kava. Hep merak ediyordum nasıl diye ve burada denedim. Kahve şöyle bir şey olunca baya şaşırdım tabi. Uzun ve geniş bir cam bardakta, bizimkinin oldukça sulandırılmış hali ama tadı aynı. Telvesi köpüğü de yerinde. 2 yudumluk servise alışkın bünyeme fazla gelince yarısını bıraktım.
Ve başlığa biraz daha değinmek gerekirse. Prag kesinlikle Çek Cumhuriyeti değil ayrı bir ülke gibi. Doğu Avrupa'da nasıl böyle bir şehir olabilmiş diye şaşırıyor insan diğerleriyle karşılaştırınca. Sadece Prag'da, bir gezi rehberinin söylediğine göre kişi başı milli gelir 42 bin Avro. Din hayatlarının tamamen dışında, bazı sokakları gün boyu ot kokuyor. (Ot yasak ama polisler uyarmıyor, ölü yasalar var.) Doğu'nun Amsterdam'ı adeta :P
Haftaya Prag'da seçimler var. Bir ara Çek Cumhuriyeti'ndeki fantastik politik partilere değineceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder